25 Temmuz 2010 Pazar

DİKKAT!!!! AYI DEĞİL AMA AYN ÇIKABİLİR!!!


Dün akşam arkadaşlarla semaverde çay keyfi yaparken (ben tabiki kola içtim) benim şöförlük maceralarıma kadar geldi konu..hepsi birbirinden komik hikayelerin arasında en favorimiz hep bu olmuştur..bir de hoca arkaya bak dediğinde arkama dönüp bakmamda efsaneler arasındadır:) geçen sene yazdığım bir yazıydı bu ama kendi blogumda paylaşmamıştım..eee dedim sonuçta sen yazdın paylaş gitsin:) bu arada dün gece yediğim kokoreçe buradan yine lanet okuyourm..hala midem bulanıyor:(( işte hikaye böyle..dinlerken lütfen şarkıyı da açın..

Arka fonda Müslüm Gürses'ten "Kadınım" çalarken bu olayı kaleme nasıl alırım inanın bende bilmiyorum..ama yapacağım..öncelikle söyleyeyim bu şarkı beni müthiş dinlendirir...bazen kendimi lezbiyen gibi de hissettirir çünkü bir kadını düşünerek dinlerim ben bu şarkıyı..onu seven adamı terkedip gitmiş bir kadını..olmayan ve olmasını istemediğim bir kadını:P (aslında terkeden kadın benimdir)...

Bir sonbahar günüydü..hava ne sıcak ne soğuktu..zaten olay baştan yanlış başlamıştı..kurabiyelerin üzerine pudra şekeri diye karbonat dökmüştüm...ama çok güzel gözüküyorlardı...görüntüde sorun yoktu bir de acı olmasaydı kurabiyeler daha güzel olacaktı...o malum gecenin sonunda hep beraber arkadaşıma kalmaya giderken geceyarısından sonra karnımız acıktı..biri erkek 5 kişiyiz arabada...okan arabayı çekti kenara köfte yaptırıyor bize...okandan başka ehliyeti olan tek kişi benim arabada..kızlar dedi ki "hadi sevil okanın yanından geçelim arabayla el sallayalım ona" yok dedim olmaz...ben 3 kere araba kullandım 4.sünde ehliyeti aldım ve aradan 2 yıl geçti yapamam...arkadaşlarımın anlayamadığım bir şekilde bana güveni var...sanki süper kahramanım herşeyi ben becerebilirim...her işin üstesinden gelebilirim....(SENİ ÖPTÜĞÜMÜ İLK DEFA HAYATTA...KOLLARIMDA BENİM İLK BAHAR SABAHI SENNN)istediğim herşeyi bir yolunu bulup yapabilirim ama bir yere kadar....ne kadar üstelesem de yok sen yaparsın dediler..iyi dedim bari yapayım...kapıyı bile açmadan (45 kilo olmanın avantajıyla...ahh ahh nerde o günler) arka koltuktan ön koltuğa sıvıştım..

Herkes arabayı hareket ettireceğimi düşünürken birmilyonbin değerindeki soruyu sordum...(EŞYALAR TOPLANMIŞ SENİNLE BİRLİKTE...ANILAR SAÇILMIŞ ODAYA HER YERE) hangisi gaz, hangisi debriyaj, hangisi fren...derin bir sessizlik...yaa dedim ne susuyorsunuz ben size dedim karıştırıyorum, sağımı solumu bimiyorum diye...işte bilen varsa söylesin yoksa geri oturacam...tamam tamam dedi yanımda oturan nurgül...(bu kısmı atıyorum çünkü hala bilmiyorum ya da karıştıryorum) sağdaki gaz, soldaki fren, ortadaki debriyaj...bana sağ sol deme bana sol deme diye bağırdım biraz...cam tarafındaki ne senden taraftaki ne öyle söyle...bu krizi atlattıktan sonra bastım debriyaja bir havayla ama görmelisiniz sanki debrijayı ben buldum o kadar yani...neyse geri kalan işlemleri de tamamlayıp arabayı kaldırdım...görseniz ya bu zahmeti 5 metrelik bir gezi işlemi için yaptım...okanın yanından arabayla geçtik el salladık arabayı kenara park ettim...bunu başarmanın vermiş olduğu gururla sırıtırken okan geldi yanımıza ve o kurulmaması gereken cümleyi kurdu.."sevil burası kahve önü az ileriye al içeriden bön bön bakıyorlar"...aman tanrım yılların şöförü okan benim araba sürmemi beğenmişti ki bana az ileriye al demişti arabayı...o an içime şöför nebahatin ruhu girdi...(BEN SENSİZ OLAMAM ARTIK ANLIYORUM SENNNN KADINIMMMM) tekrar aynı işlemleri yaparak arabayı hareket ettirdim...aaa baktım gidiyor bu şey biraz gidelim dedim sağa (atıyorum sol da olabilir) döndüm...aman tanrım ne göreyim trafik polisi park etmiş sollayıp tekrar dönüş yapmam gerekiyor...allahtan şunu öğrenmişim...sinyal kolunu yukarı kaldırınca direksiyon tarafındaki sinyal yanıyor indirince diğeri...indirdim kolu polis arabasını geçtikten sonra işte o sinyal tarafındaki yöne döndüm...ama ne havayla allahım sanki bu sefer sinyal lambasını ben icat ettim...yalnız ilerisi kavşak...nereden dönülür nereye gidilir hiçbir fikrim yok saat olmuş gecenin ikisi...dedim ileride pastaneler vardı açıktır bu saatte orada durur sorarız...durduk evet ama kimsecikler yoktu...ne yapsak ne etsek derken arkadan bir ışık bir baktım polis arabası geliyor (SÖNMÜŞ BAK IŞIKLAR EV NASIL KARANLIK) hıh dedim şimdi tam oldu inşallah bişe demez bunlar ki ehliyetim yok yanımda...korkulan oldu polis arabası durdu tam yanımda bana eliyle dairemsi bişi yapıp duruyo...ben kızlara ne diyo bu adam yahu diyorum bu hala bana işaret çekiyo...birşeyler de anlatıyor ama duymuyorum haliyle cam kapalı çünkü:P yarabbim neden bunları anlatıyorum ki herkes benim aptal filan olduğumu düşünecek hahahahah...şöyle bi 2 dakika sonra ben olayı kavradım camı aç diyormuş....ama ben ne bileyim kimse bana öyle bi işaret yapmadı ki bu güne kadar...neyse açtım camı ama panikledim de bi yandan...başladım anlatmaya o panikle işte arkadaşım köfte alıyordu da biz de şaka olsun diye bi yanından geçelim dedik de şöyle de böyle de polis dur dur dedi ehliyetin var mı? evet tabiki var dedim bi havayla...o zaman neden gecenin bu saatinde farları yakmadan sürüyorsun dedi.....aaa yakmamışmıyım birden hareket ettiğimiz için unutmuş olmayımı kusura bakmayın dedim...bi de şirinim..bi de hanım hanımcığım görseniz....(BANA BIRAKTIĞIN BÜTÜN BU HAYATIN YAŞANAN AŞKLARIN DEĞERİ YOK ARTIK) tamam farları yakıp devam edin dedi..veee 30 metre ilerime park etti...tam karşımda beni görüyor....allaam ben bi panik oldum diyorum ki ben süremem bunu...okandan da uzaklaşmışız...o zamanlar cep telefonu filan da yok....var da pek nadir (yaşım kırkmış gibi oldu hahahah) napcaz şimdi vites filan atamam ben bu heyecanla diyorum..arkadan seda "sevil abla sen debriyaja bas ben vitesi geçiririm dedi" iyi o zaman dedim sevindim ama asıl sorun şu ki bu lanet olası farlar nerede? yok allam ona bas yok buna bas yok yok yok yok...nurgülle melek dışarıya çıktılar ben içeriden bulduğum herşeye basıyorum...sonunda bir düğme buldum kızlar bağırdılar yandı yandı diye...ama bıraktığım anda sönüyo ve kızların yüzü asılıyor dışarıda..başka da ışık çıkartan birşey bulamadık...o zaman dedim ki nurgül sen şu düğmeyi tut ışık yaksın...seda sen vitesi değiştir...bende sürmeye başlayacam gidelim şuradan artık...tam arabayı çalıştırdım seda bağırdı..abim geliyor abim geliyor...okan elinde köfteler fellik fellik bizi arıyor...sanki tarkanı (o zamanlar en sükseli yılları tarkanın) görmüş kadar sevindim...boynuna atlayacam adamın...hepimiz o heyecanla arabadan dışarıya çıktık arabayı bıraktık okana doğru koşuyoruz...allam bi ara etrafta kamera aradım...haberim olmadan kendi kendime kamera şakası filan mı yapıyorum diye...neyse kahramanımız gelmişti artık...okan arabaya oturur oturmaz ilk sorum "nerede şu lanet olası farlar" oldu...aslında çok yaklaşmışım...o tuttuğum düğmeyi çevirince yanıyormuş...e be güzel kardeşim...madem o kadar uğraştın o düğmeyi icat ettin üzerine yazmayı neden erinirsin ki döndürünce farları yakar diye!!!!! şimdi bunu okuyanlar panik oldular tabi...sevil trafiktemi..aramız da mı diye..korkmayın korkmayın...araba süresim gelince migrosa gidiyoruz annemle...hem alışveriş yapıyorum hem de migrostaki arabaları sürüp hevesimi alıyorum...(GECELER BİTMİYOR AĞLIYORUM ARTIK SENNNN KADINIMMM)